Sebepsiz Zenginleşme Hükümleri Kapsamında Geri Verme Borcu
Türk Borçlar Hukuku’nda borcun doğum sebepleri arasında yer alan sebepsiz zenginleşme, hakkaniyet ve dürüstlük ilkeleri çerçevesinde bir kimsenin haklı bir sebep olmaksızın malvarlığında meydana gelen artışı iade etme yükümlülüğünü düzenler. Bu düzenleme ile hukuk düzeni, herhangi bir hukuki neden bulunmaksızın bir kimsenin malvarlığında meydana gelen artışa dayanarak başkasının malvarlığında meydana gelen eksilmeyi telafi etmeyi amaçlamaktadır. Bu yazımızda sebepsiz zenginleşme hükümleri kapsamında geri verme borcuna değineceğiz.
1. Yasal Düzenleme
Türk Borçlar Kanunu’nun 77. maddesi uyarınca:
“Haklı bir sebep olmaksızın başkasının malvarlığından zenginleşen kimse, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür.”
Bu hüküm, sebepsiz zenginleşmeye dayanan taleplerin hukuki temelini oluşturur. Kanun ayrıca, zenginleşmenin kapsamı, iade edilecek miktar, iyi niyetli ya da kötü niyetli zenginleşenin durumunu da ayrı hükümlerle düzenlemiştir (TBK m. 78–82).
2. Sebepsiz Zenginleşmenin Şartları
Sebepsiz zenginleşme iddiasının ileri sürülebilmesi için dört temel şartın varlığı aranır:
- Zenginleşme: Davalının malvarlığında bir artış olmalıdır.
- Fakirleşme: Davacının malvarlığında buna karşılık bir azalma meydana gelmelidir.
- İlliyet bağı: Zenginleşme ile fakirleşme arasında uygun bir neden-sonuç ilişkisi bulunmalıdır.
- Haklı sebebin bulunmaması: Zenginleşmenin bir hukuki sebebe (sözleşme, haksız fiil, yasal yükümlülük vs.) dayanmaması gerekir.
Bu koşulların birlikte gerçekleşmemesi halinde sebepsiz zenginleşme iddiası dinlenemez.
3. Geri Verme Borcu ve İadesi Gereken Kapsam
Sebepsiz zenginleşme hükümleri gereği geri verme borcu, kural olarak zenginleşmenin mevcut olduğu ölçüde doğar. Ancak zenginleşen kişi kötü niyetli ise, malvarlığında kalmamış olsa bile iade borcu tüm zenginleşme miktarını kapsar. İyi niyetli zenginleşen kişi ise yalnızca malvarlığında halen mevcut olan kısmı iade etmekle yükümlüdür (TBK m. 79).
4. Zamanaşımı
Sebepsiz zenginleşmeye dayanan talepler, zenginleşmeyi doğuran olayın öğrenilmesinden itibaren iki yıl, her hâlde on yıl içinde zamanaşımına uğrar (TBK m. 82). Ancak hukuki sebebin sonradan ortadan kalktığı hallerde (örneğin geçersiz bir sözleşme nedeniyle yapılan ödemenin iadesi) on yıllık genel zamanaşımı süresi uygulanır.
5. Uygulama Örnekleri
Sebepsiz zenginleşme davaları, uygulamada özellikle şu durumlarda sıkça karşımıza çıkar:
- Hükümsüz bir sözleşme nedeniyle yapılan ödemelerin geri alınması,
- Geçersiz vekaletnameyle yapılan banka işlemleri sonucu doğan kazançlar,
- Emekli maaşlarının ölüm sonrası yanlışlıkla ödenmesi,
- Kamu kurumlarının yersiz yaptığı ödemelerin geri talebi (örneğin SGK tarafından fazla veya hatalı yapılan ödemeler).
Sebepsiz zenginleşme, hukuk düzeninin adalet ve dengeyi koruma ilkesine dayalı olarak oluşturduğu bir borç kaynağıdır. Taraflar arasında herhangi bir hukuki ilişki bulunmasa dahi, birinin malvarlığındaki haklı bir neden olmaksızın meydana gelen artışın diğerinin aleyhine sonuç doğurması, hukuk düzeni tarafından kabul edilemez. Bu nedenle sebepsiz zenginleşme hükümleri, borçlar hukukunun temel prensiplerinden biri olarak büyük önem arz eder.
6. YARGITAY KARARI
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, 2017/9571 E., 2020/10824 K., T. 18.11.2020:
“...Davacı taraf, davalıya sehven fazla ödeme yapıldığını iddia ederek, fazla ödemenin iadesini istemiştir. Davalı ise bu ödemenin rızası dahilinde yapıldığını ve harcandığını savunmuştur. Mahkemece yapılan inceleme ve bilirkişi raporuna göre, davalıya yapılan ödeme yönünden herhangi bir hukuki sebep bulunmadığı ve zenginleşmenin sebepsiz olduğu anlaşılmıştır. TBK m. 77 ve devamı hükümleri uyarınca davalı taraf, malvarlığında sebepsiz şekilde artan meblağı iade ile yükümlüdür...”

