Güveni Kötüye Kullanma Suçu
Güveni kötüye kullanma suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 155. maddesinde düzenlenen ve bir kimsenin kendisine belirli bir şekilde kullanması veya saklaması için verilen malı kötüye kullanmasıyla oluşan bir suçtur. Bu suç, kişinin, başka birinin malına duyduğu güveni ihlal etmesi sonucunda işlenir ve “zimmet suçu” ile benzerlik taşısa da özellikle özel kişiler arasında yaşanan ilişkilerde ortaya çıkar.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Unsurları
Bu suçun oluşabilmesi için bazı temel unsurların bir araya gelmesi gerekir:
- Malın Teslimi veya Malın Korunması: Suçun oluşabilmesi için öncelikle bir malın (eşya, para veya taşınmaz bir şey olabilir) suç işleyene, belirli bir amaçla teslim edilmiş ya da korunması için bırakılmış olması gerekir. Bu mal, sahibine geri verilmek veya belirli bir şekilde kullanılmak üzere suçluya emanet edilmiştir.
- Malın Sahipliğinin Devredilmemesi: Teslim edilen mal, suç işleyene geçici bir süre için teslim edilmiş olup, mülkiyet hakkı asıl sahibindedir. Yani suçlu, bu mala sadece kullanmak, saklamak ya da geri vermek için sahiptir, mülkiyeti asıl sahibinde kalmaya devam eder.
- Malın Kötüye Kullanılması: Suçu işleyen kişi, kendisine teslim edilen malı, sahibinin talimatları ya da aralarındaki anlaşmaya aykırı olarak kullanır ya da iade etmez. Bu, malı kendi çıkarına kullanma, satma, başkasına verme ya da gizleme gibi eylemlerle olabilir.
- Kötüye Kullanma Niyeti: Suçun oluşabilmesi için suç işleyenin, malı kötüye kullanmak niyetiyle hareket etmesi gerekir. Yani malı, sahibine geri verme niyeti olmaksızın, kendi menfaatine veya başkasının menfaatine kullanma kastıyla hareket eder.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Şartları
- Emanet İlişkisi: Güveni kötüye kullanma suçunun işlenebilmesi için suç işleyene malın bir güven ilişkisi çerçevesinde verilmiş olması gerekir. Bu güven ilişkisi genellikle dostluk, iş ilişkisi, komşuluk gibi ilişkilerden doğar. Örneğin, bir kişinin arkadaşına arabasını kullanması için vermesi ve arkadaşının arabayı geri vermemesi güveni kötüye kullanma suçuna örnek gösterilebilir.
- Suçun Mağduru: Güveni kötüye kullanma suçu, malın asıl sahibi tarafından ya da malın iade edilmesi gereken kişi tarafından açılabilir. Suçun mağduru, malın sahibi ya da malın zilyedi (geçici olarak malı elinde bulunduran kişi) olabilir.
- Maddi Zarar: Suçun işlenmesiyle birlikte mal sahibine bir maddi zarar verilmesi söz konusudur. Bu zarar, malın kaybedilmesi, değerinin düşmesi veya malın sahibine iade edilmemesi şeklinde olabilir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Cezası
Türk Ceza Kanunu’nun 155. maddesine göre, güveni kötüye kullanma suçu işleyen kişi şu cezalarla karşı karşıya kalabilir:
- Birinci Fıkra: Emanet edilen malı kötüye kullanan kişiye “6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası” veya “adli para cezası” verilebilir. Bu, suçun temel halini oluşturur ve basit güveni kötüye kullanma suçu olarak adlandırılır.
- İkinci Fıkra: Eğer güveni kötüye kullanma suçu, belirli kişiler arasında işlenirse ceza daha da ağırlaştırılır. Bu kişiler şunlardır:
- Ticaret ya da meslek faaliyetinde bulunulan kişiler (örneğin, bir avukatın müvekkiline ait parayı zimmetine geçirmesi)
- Vekil sıfatıyla mal üzerinde tasarruf hakkına sahip kişiler (örneğin, bir kişinin, vekil sıfatıyla kendisine verilen malı kötüye kullanması)
- Kamu görevlileri
- Dini veya sosyal kurumlarda çalışan kişiler
Bu durumda suç işleyene “…1 yıldan 7 yıla kadar hapis cezası…” verilebilir. Ayrıca adli para cezasına da hükmedilebilir.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Ağırlaştırıcı Sebepleri
Güveni kötüye kullanma suçunun cezasını artırabilecek bazı özel durumlar vardır:
- Kamu Görevlisi Olma: Eğer güveni kötüye kullanma suçu bir kamu görevlisi tarafından işlenmişse, ceza artırılır. Örneğin, bir kamu görevlisinin görevini kullanarak güven ilişkisini kötüye kullanması halinde ceza daha ağır olacaktır.
- Mesleki Güven İlişkisi: Eğer suç, mesleki faaliyet kapsamında işlenirse (örneğin, bir doktorun hastasına ait malı kötüye kullanması), ceza artırılır. Bu durum, mal sahibinin suç işleyene duyduğu mesleki güvenin ihlal edilmesi anlamına gelir.
- Vekil Olma: Vekalet ilişkisi çerçevesinde işlenen suçlarda da ceza ağırlaştırılır. Vekil sıfatıyla kendisine teslim edilen malı kötüye kullanan kişi, normal güveni kötüye kullanma suçuna oranla daha ağır ceza alır.
- Dini veya Sosyal Güven: Eğer suç, dini veya sosyal bir güven ilişkisi temelinde işlenirse (örneğin, bir kilise ya dernekteki görevli kişinin bağışlanan paraları zimmetine geçirmesi), ceza artırılır.
Güveni Kötüye Kullanma Suçunda Zamanaşımı
Güveni kötüye kullanma suçunda ceza davası açılması için zamanaşımı süresi 8 yıldır, nitelikli hallerinde 15 yıla kadar çıkabilmektedir. Yani suçun işlendiği tarihten itibaren 8 yıl geçtikten sonra ceza davası açılamaz. Bu süre içinde suçun tespit edilip dava açılması gerekir. Ancak bazı durumlarda (örneğin, suçun fark edilmesi zaman alırsa) zamanaşımı süresi farklılık gösterebilir.
İLGİLİ YARGITAY KARARI
Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 16.09.2019 Tarihli 2017/13134 E. , 2019/8367 K. Sayılı kararı
‘’…Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hükümler sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Sanığın, katılanların motorlu taşıtları ile ilgili sigorta, bandrol ve vize işlemlerini yaptırmak amacıyla kendilerinden para aldığı ve parayı aldıktan sonra gerekli işlemleri yapmayarak her bir katılana karşı ayrı ayrı hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu işlediğinin iddia edildiği olayda; sanığın, katılanların motorlu taşıtları ile ilgili sigorta, bandrol ve vize işlemlerini yaptırmak amacıyla kendilerinden para aldıktan sonra gerekli işlemleri yapmamaktan ibaret olduğu, sanık ile katılanlar arasında TCK 155/2 kapsamında vekalet ya da ücret ilişkisinin bulunmadığı, bu haliyle sanığın eyleminin uzlaştırma kapsamında kalan basit güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğu gözetilmeden belirtilen suçtan mahkumiyeti yerine suç vasfında hataya düşülerek yazılı şekilde hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan hüküm kurulması,
Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanun'un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK'nın 321. maddesi uyarınca, hükmün BOZULMASINA, aynı Kanun’un 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı açısından sanığın kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 16/09/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi…’’ şeklindedir.

