Borç Hukukunda Aldatma (Hile)
Genel anlamıyla aldatma, bir kimseyi belirli bir hususu yapmaya sevk etmek, o yönde bir irade açıklamasında bulunmasını sağlamak kastı ile o kimsede yanlış bir kanı uyandırmak ya da esasen var olan yanlış (hatalı) fikrinin devamını sağlamaktır. Taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı değildir.
Öncellikle bahsetmek gerekmektedir ki sözleşmenin kurulmasında en temel unsurlardan biri irade beyanıdır. Nitekim bu husus TBK madde 1' de ''...Sözleşme, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulur...'' şeklinde hükme alınmıştır.
Madde metninden anlaşılacağı üzere bir sözleşmenin kurucu unsuru tarafların karşılıklı ve birbirine uygun beyanıdır. Sözleşmenin kurulmasına yönelik irade açıklaması sağlıklı bir irade ile verilmiş olmalı, tarafın özgür iradesini etkileyecek etkenlerin bulunmaması gerekmektedir. Ancak bazı hallerde sağlıklı bir irade açıklaması gerçekleşmemekte tarafların iradeleri dışsal faktörlerden olumsuz etkilenebilmektedir. Bu irade bozuklarından aldatma yani hile TBK madde 36 uyarınca ''...Taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı değildir. Üçüncü bir kişinin aldatması sonucu bir sözleşme yapan taraf, sözleşmenin yapıldığı sırada karşı tarafın aldatmayı bilmesi veya bilecek durumda olması hâlinde, sözleşmeyle bağlı değildir...'' şeklindedir.
Madde metninde yer alan aldatma, bir kimseyi belirli bir hususu yapmaya sevk etmek, o yönde bir irade açıklamasında bulunmasını sağlamak kastı ile o kimsede yanlış bir kanı uyandırmak ya da esasen var olan yanlış fikrinin devamını sağlamaktır.
Böylelikle sözleşmenin kurulmasında en temel unsurlardan biri olan irade beyanı aldatma ile sakatlanmaktadır. Aldatma, hukuki irade beyanında oluşan bir sakatlık olarak nitelendirilebilir. Ayrıca madde metninden anlaşılacağı üzere aldatan tarafın bu aldatmaya kastının olması gerekmektedir. Aldatmada irade sakatlığı iradenin beyanında değil, iradenin oluşumunda meydana gelmektedir. İradenin oluşumundaki sakatlık kişinin kendisi dışında başka birinin kasıtlı bir aldatma fiiliyle gerçekleşmektedir.
Tüm bu hususlardan söz konusu aldatmanın varlığı üçün üç şarta ihtiyaç vardır, bunlar:
- Aldatma fiili,
- Aldatma kastı,
- İlliyet bağı'dır.
ALDATMADA (HİLEDE) İSPAT YÜKÜ KİME AİTTİR?
Aldatmayı (hileyi) ispat yükü, aldatılan tarafa aittir. Hata, hile ve ikrah iddialarının senede bağlanması mümkün olmadığından senetle ispat edilmesinde maddi imkansızlık vardır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 15.06.2021 Tarihli 2017/23-1815 E. , 2021/769 K. Sayılı Kararı
“…Özel hukukta kişilerin irade özgürlüğüne sahip oldukları ve ancak kendi özgür iradeleriyle hak sahibi olup, borç altına girecekleri temel bir ilke olarak benimsemiştir. Bu temel ilkenin doğal sonucu olarak borçlar hukuku alanında sözleşme özgürlüğü ilkesi esastır. Bu ilke sayesinde kişiler özel borç ilişkilerini, hukuk düzeninin sınırları içerisinde yapacakları sözleşmelerle özgürce düzenleme olanağı bulmaktadır. Bu bağlamda kişilerin işlem ( sözleşme ) iradelerinin sağlıklı olması ve gerçek iradelerini yansıtması büyük bir önem taşımaktadır. Çünkü irade açıklaması, bir hukukî işlemin temel kurucu unsurudur. Bu nedenle hukukî işlemin geçerli ve amacına uygun bir hukukî sonuç doğurabilmesi için o hukukî işlemi yapan kişi veya kişilerin sağlıklı bir şekilde oluşmuş iradelerinin bulunması ve yine bu iradelerinin istenilen hukukî sonuca uygun şekilde açıklanması gerekmektedir. Ancak çeşitli nedenlerle kişinin işlem iradesi oluşum ya da açıklama aşamasında sakatlanabilir. Bu sakatlık, iradenin özgür bir biçimde oluşmadığını veya gerçek iradeye uygun şekilde açıklanmadığını gösterir…” şeklindedir.
İlgili Yargıtay Kararından görüleceği üzere taraflardan biri sözleşme kurulurken aldatma (hile) ile diğer tarafla sözleşme kurulmuş ise yapılan sözleşmenin hukuki anlamda geçerliliği olmayacaktır.

